29 Ekim 2008 Çarşamba

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı: İyi bayramlar! (Televidyon)

Günler sonra kendimi yeniden Blogger / Blogspot.com panelinde görmek talihsizliklerden sonra huzur verici. Durumdan haberdar olmanız açısından Tumblr' dan gönderdiğim yazıyı okumuşsunuzdur. Her an gitti gidecek endişesi var, kelle koltukta misali. Aradan bir kaç saat geçti ya da geçmedi video.google.com yasağını öğreniverdik. Derinden sabır çekiyorum, yine de.


Neyse ki böylesine anlamlı bir günü bu gibi konularla lekelemek haddime değildir. Televidyon eşliğinde bu kutsal 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı tebrik etmeden önce, United Plankton (Googlebizelogoyapsana) ekibinin büyük başarısını 00.00' da yeniden görmek ayrıca keyif vericiydi. (Üstte) (google.com.tr)



21 Ekim 2008 Salı

Bazı şeyler vardır anlamsız yere

Çok duygulandım, bu akşam sözcükleri yerleştiremiyorum esasen. Biri dokunsa ağlarım sanki, türkülerle donatıyorum kulaklarımı. Sigaranın dumanından örtücükler yaratıyorum, ardı ardına. Kirpiklerimi ıslatan bişiy(ler) var, çözemedim... İçimden gelerek;

Sellerdeyim,
Bilmiyorum ne haldeyim, nerdeyim.
Belki de hala sendeyim.

İstemiyorum! Biyolojik variyetin anılarıyla yüzleşen yerindeyim.

Yolda görseniz bu halime belki varsın gebersin deyin.
Zamparalık kâfi kaldı eski saatimde, beyim.
Gönül demişler alakası yok, var olan beynim.

Hey derim, hey hey hey!
Eşlik ederse ne ala satırlarıma ney.
Dem bu dem ise duy beni ey!

Kafiye imiş kinaye imiş.
Bahsedilen bendim oysa.
Bir yerlerime batıyor kelimelerin, sivri uçlu mızrapları.
Adını bile hatırlamadıklarımın çekiyorum ızdıraplarını.

Çelişkilerle boyanan ülkenin beyin fırtınasından bıkmışım,
Adaletini çiğnemeden yutmuşum.
Çocukluğumun geçtiği yerler kötü anılar hatırlattı oysa.

Gül denilen objenin vurulduğu, suretten tiksiniyorum.
Anlamı olmayan sözcüklerle boğuşuyorum.
Rüyalar göremiyorum.

Sellerdeyim,
Bilmiyorum ne haldeyim, nerdeyim.
Belki de hala sendeyim.

16 Ekim 2008 Perşembe

Polat Alemdar değil! Mustafa Kemal ATATÜRK!


Ulu önderimizin hakkında milyonlarcası bir çok materyal içeriği ama doğru ama yanlış, ya ilgi çekici ya da tepki uyandırıcı şekilde yazılar, resimler, videolar gibi göndermiş(ler) bir kaç kendini bilmez yüzünden özgürlüğümüzü kısıtlamaya kadar neden olmuş, kendince pisliği gerekmediğince yaymayı sağlamıştır. Önderim hakkında şu ana kadar doğru öğrenmeye çalıştığım kadarıyla Türkiye Cumhuriyeti' nin bir genç ferdi olarak yazmak bana da nasip oldu ki;

Teknolojinin çok hızlı adımlarla ülkemizden uzak kaldığı dönemlerde, şu zamanlarda bizler için sadece "vakit kaybı" gibi durum vakıaları verse de her hususta yine yetişmeye çalışan Türk milleti olarak, molayı perşembe akşamları ahmak kutusunun karşısında vermeyi tercih ediyoruz. İkamet ettiğim semt mahallelerinde de perşembe akşamları sanki nüfus sayımı varmışçasına kapıları arkadan kilitliyoruz. Her ne kadar gerek RTÜK gerekse de diğer kurumlar tarafından bazı karelerin sansürlendiğini duysam da bunların nafile olduğunu biliyorum. Aslında böylesine güzel bir konu içerisinde bundan bahsetmekte ne kadar utanç verici. Sokaklarda Kurtlar Vadisi' nden kopmuş gibisin' den, tutun da artık tepeden tırnağa siyah takım elbiselerın daha da insan vücutlarını sardığını, bilekliklerde ve parmaklar arasında çevirilen sırf iş olsun diye işportacılardan bile temin edilen tespih sallayanları yetmezmiş gibi kapalı alanlar da o hal vaziyette siyah güneş gözlüğü taktığını, hatta toplu taşıma araçlarında öğrenciler de dahil yetişkin insanların özellikle dizinin müziklerini daha rahat gönderebilmesi ve başkalarının rahatsız olabileceğini düşünmeden bluetooth entegreli, çok aşırı ses verebilen cep telefonları tercih sebepleri oldu. Bunlar ile birlikte dizinin repliklerini ise ne yazıktır ki her an işitiyor ve görüyorum. "Kimileri farklı düşünse bile!"

Saygıdeğer hocam (diyorum çünkü Atatürkçü düşüncede en çok önem verdiğim kişilerden biri) Can Dündar, ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yeni nesillere hitaben hazırladığı, yazıp ve yönettiği en son belgeselinden "Mustafa" dan benim pekte söz etme gereğinde bırakmayan fragmanı bir izleyelim;

Ayrıca müziklerini benim de severek dinlediğim Goran Bregoviç yapmış, filmin gösterimi 29 Ekim' de start alacak.

15 Ekim 2008 Çarşamba

Blog Action Day: Yoksun yoksulluk!


Malum; Bugün 15 Ekim 2008, Blog Action Day' in bu yıl ki teması "poverty" yani "yoksulluk." Dünya üzerinde milyarları aşan bir yoksulluk söz konusu, bu konu üzerinde belki de bana pek söz düşmemiş arkadaşlarım arasında ama "benim de bir kaç çift sözüm olacak."


Ben de bir yoksuldum, evet! Kriz zamanıydı, biyolojik babamın sevdiği bir işti. Tabir-i caizse güllük gülüstanlık bir hayatımız sürüyordu, hani derler ya bir eli yağda bir eli balda öyleydi işte. Fındıkzade/Samatya' da doğmuş ve orada büyüyordum ki; Bir gün eve çok üzgün gelmişti. O zaman ben henüz ilkokul 4. sınıfın 1. dönem öğrencisiydim. Beraber büyüdüğümüz, mahallede birlikte top koşturduğumuz hatta monopoly oynadığımız zamanlardı arkadaşlarımla. ve oradan birilerine göre mecburen koparıldım, taşındık. Artık zemin katta ikamet ediyordum. Çok üzülmüştüm. Annem ise küçük kardeşimin doğması için 7. ayındaydı. Önce ki okuluma koşarak gidip, Andımız' ı okumak, ilk sıradada olabilmek için akşam erkenden ödevlerimi bitirir, kakaolu sütümü içip, tatlı rüyalar oğlum' u duyar ve yatardım. Yeni okuluma, eski okulum gibi bana sıcak gelmesede kayıt olmuştum artık, yeni arkadaşlarımın meraklı bakışları bile daha da duygusallaşmama neden olabiliyordu. Her gece sütümü içip yatarken, o zamanlar iki gece aç yattığımı hatırlıyorum. İş hayatına ise o zamanlar bir "berber çırağı" olarak atıldığımı ve çok çalışıp mesaimi (nedir o zamanlar öğrendiğim) çok güzel bir harçlıkla eve döndüğümü, ve bireylerinin yüzünü güldürdüğümü çok iyi hatırlıyorum.
O zamanlar bir çok insan tanıdım ve bir söz vardı ki; "Ne insanlar gördüm üzerinde elbisesi yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok." (Hz. Mevlana)

Dikkat ettim ki: İnsanlarımızın bir çoğu yardıma muhtaç fakir dediğimiz insanlara "dilenci" [1] muamelesi yapıyor. Tabii ki artık insanları tanımak zor. Velev ki; Küçük hırsızlıklar el feneri ile büyük hırsızlıklar "deniz feneri" ile yapılıyor.



Konuyu fazla dağıtmadan önce Blog Action Day 2008' in hazırladığı videoyu;



Daha sonra da arkadaşlarımın konu ile alakalı yazdığı konulara bir göz atın.
Güneşin Tam içinde

Fikir Atölyesi
Hecamtomber
Marketallica
NReklam

[1] Merhamet avcıları iş başında.

12 Ekim 2008 Pazar

Çok iyisin baba!

Geçen gün rastladım MothandMoth' da. Çok etkiledi beni bu video ve hikayesi, belki de özlemimdi, çok duygulandım ve paylaşmak istedim ki; hikayesi şöyle;
Oğlu babasına sorar : "Babacığım benimle maraton koşmaya var mısın?" Kalp sorunları olmasına karşın baba, yine de "Evet, varım" diye yanıtlar.
Ve bir maratonu birlikte tamamladılar. Baba oğul başka bir çok maratonu daha birlikte koştular. Baba her seferinde oğlunun yeni bir yarış talebini kabul ediyordu.

Oğlu bir gün babasına "Baba, birlikte bir Ironman'a (Triathlon) koşmaya var mısın benimle ?" deyince baba bu kez de evet der ve kabul eder.

(Bilmeyenlere anımsatalım ki Ironman dünyanın en zor triathlon yarışıdır ve üç dayanıklılık sınavından oluşur : Denizde 3, 86 km'lik yüzme, 180,2 km'lik bisiklet ve nihayet 42,195 km'lik bildiğimiz maraton.)

Baba oğul bu zor yarışı biirlikte tamamladılar. Nasıl mı ?

1 Ekim 2008 Çarşamba

Çevreyi Düşün(ün)!


İlerleyen zamanlarda genel bir yazı yazacağım "çevre" hususunda. Biraz geç kaldım bu kampanyaya destek olmakta ama neyse ki yetişebiliyorum. :)
Hepimizin yaşamı bir şekilde sürüp gidiyor. Günlük hayatımızda hepimizin kafasını meşgul eden binbir konu oluyor.
-Projenin kaç günü kaldı?
-Eve ne lazım?
-Toplantı çok uzar mı acaba?
-Bugün ne giysem?
-Ay sonu geliyor!
-O da beni seviyor mu?
Bu listeyi çok daha uzatmak mümkün. Ancak ne kadar uzatırsak uzatalım. Üzerinde yaşadığımız dünyayı ve doğal çevreyi bu listede görmekte zorlanabiliriz.

Can Oktay Heper girişimi olan "cevreyidusun.com" kısaca şöyle bahsediyor:

Biz merak ettik acaba günlük yaşantımızda çevreyi ne kadar düşünüyoruz???
Ya da düşünüyor muyuz?
Çünkü bize göre herşeyin başlangıcı düşünmekle başlıyor. Bu listeye ne zaman “dişlerimi fırçalarken musluğu kapatmalıyım” ya da “en kısa zamanda sarfiyatsız ampul almam lazım” maddeleri eklenir? Bilmiyoruz ama en azında günlük yaşantımızda bir kaç saniye bile olsa aklımıza çevre olgusu gelirse bu sürenin kısalacağına inanıyoruz.

İşte bu amaçla diyoruz ki: Haydi sende düşünenlerden ol ve çevre için, sitedeki argümanları kullanarak bir çalışma yap ve bize yolla! Fotoğraf albümümüzde yayımlansın sen de DÜŞÜNÜYORUM! diyenlerden ol.