11 Mayıs 2009 Pazartesi

YAY Hareketi - Hep birlikte yaygara!

Son bir kaç yıldır malum dünyada ve ülkemizde internet kullanımı revaçta. Bir çoğumuz çeşitli araçlarla ve/ya amaçlarla internet emekçisiyiz. İnternet dediğin sonsuz bir dünya (!) dibini bulana bütün servetimi bağışlayacağım.

Geçtiğimiz günlerde Olcayto Cengiz şöyle bir yazı ve aşağıdaki videoyu paylaşmıştı blogunda;

sansüresansür ekibi de yay hareketini başlattı, peki nedir YAY HAREKETİ?

Yay! Hareketi, adı üstünde, yaymaktan geliyor. Sanal ortamda, gerçek hayatta, elimizden geldiğince tepkimizi yaymak anlamını içeriyor.

11 Mayıs itibariyle, videolarımızı, manifestomuzla beraber bloglarımızda yayınlayarak, ortak bir mesaj vermeyi hedefliyoruz. Aynı gün, aynı mesajla ortaya atılarak kamuoyunun dikkatini çekmeyi amaçlıyoruz.

Öte yandan, videolar ve banner’lar sanalda yayılırken, gerçek hayatta da boş durmuyoruz tabii ki. Tepkimizi internetten çıkarıp, dışarıda da göstermek için poster ve sticker gibi malzemelerimizden faydalanacağız. Amaç belli: Sansür, her yerde karşınıza çıkabilir. Malzemeler de bu doğrultuda hazırlandı, boşlukları malzemeyi kullandığınız yere göre yazabilirsiniz.

Örneğin, posteri bir restoranta astınız, boşluğu “Bu restoranta erişim engellenmiştir” şeklinde doldurabilirsiniz.

Bu fikirden hareketle aklınıza yeni bir malzeme fikri gelirse, atış serbest. Neler mi olabilir? Tribünlerde “bu tribüne erişim engellenmiştir” pankartı açmak olabilir, yine mecrasına uygun mesajlarla amerikan servis, tişört, bardak altlığı, föy, stensil gibi daha pek çok şey olabilir, bundan sonrası hepimizin hayal gücüne kalıyor aslında.

Sizden tek isteğimiz, bu malzemeleri kullandığınızda ya da gerçek hayatta karşınıza çıktığında, hemen bir fotoğrafını çekip, nerede olduğu bilgisiyle birlikte bize göndermeniz. Hareketin ne kadar yayıldığını görmek ve fotoğraflarla sitemizde sergilemek istiyoruz.

Kısıtlı sayıda malzeme elimizden bulunuyor. Bir süre için bize yazarak malzeme temin edebilirsiniz ya da doğrudan bu sayfadan indirip, kendiniz basabilirsiniz.
Malzemelerden bir kaç özet geçeyim; İlkay Kopan'ın yönettiği sansüresansür viral videoarı!










Eğer siz de destek olmak istiyorsanız, YAY Hareketi sayfasından malzemeleri kolayca kullanabilirsiniz.

21 Nisan 2009 Salı

Haklılar mı? Güçlüler mi?

Kariyer çok uzun bir koşu pistidir, koş koş bitmez. Pistten ziyade koşu bandıdır belkide, elektrik kesilene dek döner durur... Hırs, para, deneyim, çevre, koltuk vesaire... Her sektörde kariyercilik oyunu olduğu aşikâr.

Kariyer oyununda iyi puan kazanmak için gece gündüz hırpalanmak, uçak kabinlerini ofis ortamına çevirmek, öğrenciyken sıralarda yıllarca dirsek çürütmek. Bunların hepsi müthiş bir emek, müthiş bir savaş. Peki bu savaşı kim kazanır?

Kırmızı köşede 'Haklılar'...
Mavi köşede 'Güçlüler'...
Kuru fasülyemiz ise 'Fırsatçılar'...

Her köşeninde bahisçileri mevcut; Bilenleri, tanıkları, yalakaları ve hazırcıları...

Haklılar; kendilerine haklılar, zamanında oyunu bir yerden başlatmış oyunculardır.
Güçlüler; kendilerine göre güçlüler, oyun öncesi antremanı bitirmiş veya devam ettiren oyuncular.
Fırsatçılar; kendilerine göre oyunu daha önce oynamış yedek oyuncular -kondüsyonları pek yüksektir-

Bu oyunun kuralı yok, topu bir şekilde kapan hücuma geçiyor.

...devam edecek...

16 Nisan 2009 Perşembe

23 Nisan'da çok özel bir konuğumuz var!

Çocukları çok severim, çocukken de sevilmeyi beklerdim, çocuklar sevilmeliler. Eğitim ve öğretim hayatımızın ilk yıllarında And içerdik her sabah sınıflara girmek için. Yıllarca gururla, heyecan ile seslendirdim. "Büyüklerimi saymak, küçüklerimi sevmek!"

Çocukken televizyonlarda ana haber bültenlerinde denk gelirdim, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında Cumhurbaşkanlığımızın koltuğu 1 saatliğine yaşıtlarıma verilirdi ve ben de içten içe kıskanırdım neden ben değilim diye, çocukluk işte. :)

Cankız Onur Kum böyle bir fikir atıverdi ortaya, çok beğendik bu fikri tabi. Benim çektiğimi bir nebze olsa da çekmesinler diye :) Karar aldık bir çok Blogger arkadaşlarımızca ve bu kampanyaya destek olmaya, 1 günlüğüne dert ortağımız bloglarımızı onlarla tanıştırmak istedik. :)

...ve bu blogun 23 Nisan'da çok özel bir konuğu olacak, sizlere çok önemli şeylerden bahsedicek.

23 Nisan'da görüşmek üzere ;)

13 Nisan 2009 Pazartesi

Benim için Efes!

Benim için Efes başkaydı, bambaşka. Özel günlerde aile büyüklerime servis yapma bahanesiyle çok küçükken tattım ucundan da olsa. O yaşlarda arkadaşlar arasında birbirimize üstünlük taslarcasına ben 5-6 yaşlarımda Efes içtim naaaber? gibisinden sohbetler kurardık. Mahalle büyüklerimizin site otoparkında içki zamanı geldiğini her yaz akşamı ilk ben anlardım ve yanlarına gider en yakın bayiiye beni göndermelerini üstü kalsın demelerini, kalanıyla kendine o hani futbolcu yapışkanlı cikletlerden varya onlardan al demelerini beklerdim. Her gidişimde mutlaka para üstü kalırdı ve ben ciklet yerine 1 şişe de olsa Efes alırdım.

Genciz artık, 'tek nefeste kaç efes?' yarışmaları yapıyoruz kendi çapımızda. Kaybeden çerezlerimizi alıyor ya da o an ki sohbetin neşe kaynağı oluyor istemeden. Zamanında bira satan bazı amcalar yaşın küçük sana satamam derlerdi, ama afacandık biraz 'sen bana ver ben sana müşteri getireyim' derdim. Bu günler geri de kalmıştı artık ve anladım ki her Efes yaşının da bir güzelliği var, yaşayınca. Kim bir oturuşta kaç şişe içer bunları hesaplıyoruz, öğrenciyiz. ;) Yaratıcılığımız tavan yapıyor, bilgi dağarcıklarımız kültürel faaliyetler için hazırlanıyor artık.
Festivallere, şenliklere Efes yoksa ben de yokum! esprileri geçiştiriyoruz aramızda.

...ve hayallerim var, çok daha güzel günlerim olacak. Sağlığına diyip dostlarımla Efes eşliğinde yaşayacağım o güzel anları. Umarım çok yaşlanmadan gerçekleşirler. :)
1000 karaktere sığdıramadım Benim için Efes'i, blogumda da yazmak daha iyi oldu! : ) Efes Pilsen'in 40. yaş gününü kutlarım...

Son aylarda!

Yazıya nereden başlaşam bir türlü bilemedim esasen. Yazıyorum, siliyorum. Kendimi de iyi hissetmek adına böyle bir giriş yapayım dedim.

Son aylarda hayatımın en zor, en itilmiş günlerini geçirdiğimin farkıdaydım. Bir yanda kariyer hedeflerim, diğer yanda çekindiğim sevdiklerim. Benim için iki madde vardı sanki o zamanlar... Aslında hâlâ pek çok şeyin değiştiği söylenemez ama en azından düzene giriyor gibi. İşte o günlerde yine de anı yaşamaya ve pozitif olabilmeye çalışıyordum. Evimden uzak bir yerlerdeydim, her şey rafa kaldırılmıştı sanki.

Analistik gücümü de hissetmeme sebep olan o zamanlarda pek çok çetele çıkardım. Neredeyim? Ne yapıyorum? Ne yapmalıyım? Neler oluyor? Yanlış giden bazı şeyler vardı (biri hâlâ hızla sürüyor) onları düzeltmeye çalıştım, çalışıyorum.

Dertlerimden bahseden biri olamadığımdan kısa kısa post-itçikler tutuşturuyorum buralara...

Geçtiğimiz pazartesi günü ani bir post ve telefonla yeni mecramız, heyecanlı maceramız Paramarka.com Kreatif - İnteraktif Reklam ve Pazarlama A.Ş.'de kendimi işe aldırdım. (Nasıl mı oldu? Bir sonra ki yazı dizisinde!) Bu yeni bir başlangıç oldu benim için, kaldığım yerden devam etmemi sağladı. E daha n'olsun? :)

Her şeye rağmen, life goes on! :)

6 Nisan 2009 Pazartesi

Pijama, terlik, reklam! Paramarka.com

Paramarka, “Herkes reklamcı olabilir” sloganıyla yola çıktı ve bu akşam ilk yarışmanın kazananları belli oluyor. Çilek çocuk odasının slogan yarışmasını kazananları ödül alacak.

Yarışma sonucunda iki birinci seçildi; biri üyeler tarafından en çok oy alan, diğeriyse marka yöneticileri tarafından en beğenilen çalışma. Her iki reklamcı 1.000’er TL olmak üzere toplam 2.000TL para ödülünün sahibi olacak.

Paramarka.com beyin, göz ve kulak olmak üzere üç ana bölümden oluşuyor. Beyin’de reklam dünyasına ilgi duyan ve bu dünyada varolmak isteyen herkes hedefleniyor. Burada Türkiye’nin önde gelen ve beğenilen markaları ya da ürünlerine ilişkin bilgiler verilerek katılımcılardan bununla ilgili bir reklam hazırlaması isteniyor. Sonrasında hazırlanan reklamlar kullanıcıların oylamasına sunuluyor ve kazanan reklama marka tarafından bir para ödülü veriliyor.

Sitenin henüz aktive olmayan diğer iki bölüm göz ve kulak ise önümüzdeki aylarda faaliyet geçecek. Göz bölümünde kullanıcılar reklamları izleyip değerlendirirken, Kulak bölümünde kullanıcılar markalara ve ürünlere ilişkin deneyimlerini diğer katılımcılarla paylaşacaklar.

Paramarka.com, markaların reklamını internet üzerinden tüketicinin kendisine yaptırarak müşterinin o ürün veya hizmetle en yakın ilişkiye geçmesini sağlayan bir online platformdur. Paramarka tüketicilere, markalar için çeşitli kampanyalar hazırlayarak ve izledikleri reklamları yorumlayıp sitedeki anketleri doldurarak para kazanma imkânı sağlar. Markalara da ürün ve hizmetlerini yeni bir mecrada hedef kitlelerine doğrudan ve interaktif bir şekilde ulaştırma imkânı sağlar.

Facebook grub sayfaları: http://www.getir.net/uc1

22 Ocak 2009 Perşembe

12 Ocak 2009 Pazartesi

eTohum'a davetlisiniz!

Geçtiğimiz Haziran ayından bu yana hız kesmeden süren girişimci-yatırımcı buluşma noktası olan eTohum kafe toplantıları en önemli sürecine girmek için gün saymaya başladı. Burak Büyükdemir tarafından yürütülen eTohum'u ilk kez mi duydunuz? Peki o zaman sizi şöyle alalım.

Uzun zamandır beklenilen hafta sonu toplantısı; İTÜ Maçka Kampüsü İşletme Fakültesinde, İşletme Mühendisliği Kulübü işbirliğiyle 31 Ocak Cumartesi günü 11.00-17.00 saatlerinde gerçekleştirilecek. Yatırım yapılabilecek 15 internet girişimcisi açıklanacak. Emin olun çok keyif alacaksınız. Şimdiden yerinizi ayırtın ve başka bir program yapmayın.

Bulunduğum her toplantıda tüm katılanlar gibi bana da bir çok önemli değer katan eTohum'a sizleri de davet etmeden edemedim. Facebook etkinlik sayfasından katılma durumunuzu belirtebilirsiniz.

Görüşmek üzere...

10 Ocak 2009 Cumartesi

İnternetin tarihi

History of the Internet, Melih Bilgil'in 8 dakikalık animasyonu. 8 dakika içerisinde 1957'den bu yana Internetin bugünkü haline gelişini anlatıyor: Arpanet'ten Intenete.

Hızlı bir şekilde hafızanızı tazelemek veya hiç bilmiyorsanız öğrenmek için gayet güzel bir sunum:

Melih Bilgil, Almanya'da yaşayan bir Türk. Kendisi ve bu animasyonu hakkında detayları öğrenmek için sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Eren Emre
'de gördüm ve aynen paylaştım. :)

8 Ocak 2009 Perşembe

Gençliğe Hitabe!

Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet’i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
20 Ekim 1927

3 Ocak 2009 Cumartesi

Gülümse - Kısa film (1)

Bu aralar kısa filmlere daha çok ilgi duymaya başladım. Elime geçtikçe beğendiğim kısa filmleri sizlerle paylaşacağım, daha önce Dikkat Kırılmaz'ı izlemiş, paylaşmıştık. İşte onlardan biri de; Dokuz Eylül Üniversitesi Sinema bölümü öğrencilerinin hazırladığı 'Gülümse' temalı kısa film.

'Belkide çok küçük bir gülümseme çok şeyi değiştirebilir...'

Gülümse kısa filmin ekibi:
Yönetmen : Hasan Tolga Pulat
Senaryo : Tuncay Tunca - Hasan Tolga Pulat
Oyuncular: Ekim Ekemen - Esra Yurtsever - Emre Kavuk
Melek Ekemen - Mustafa Üstündağ - Levent Berber

1 Ocak 2009 Perşembe

Yeni bir insanlık için birleşme! Deepak Chopra ve Ezgi Sorman!

Deepak Chopra yakından takip ettiğim hakkında sayfalarca yazabileceğim benim için çok önemli birisidir.
Deepak Chopra kimdir? (Türkçe)
Yazar, eğitimci ve doktor... Hindistan'da tıp eğitimi gördü. 1970'te ABD'ye göçtü. 1971'de New Jersey Hastanesi'nde stajını tamamladıktan sonra, aynı yıl endokrinolojide uzmanlaşmak üzere Boston'a taşındı. Birçok saygın tıp fakültesinde ders verdi. 1985'te New Eng-land Memorial Hospital'da (Boston Regional Medical Center) personel şefi oldu. Bu esnada transandantal meditasyonla, Ayurveda olarak bilinen ve "hayat bilgisi" anlamına gelen eski Hint şifa geleneğine ilgi duymaya başladı. Geleneksel tıbbın kendisi için büyüsünü yitirmesinin peşi sıra işinden ayrıldı ve etkili bir Ayurveda uygulayıcısı olan Maharishi Mahesh Yogi'yle birlikte Maharishi Ayur-Veda Produckts International'ı kurdu. Burada bir dizi bitkisel vitamin, çay, yağ ve koku üretti.

Bir süre sonra bu uygulamalarına eşlik eden kitaplar yazmaya başladı. Kısa zamanda sıra dışı bir kariyer yaptı. Kitapları çok satanlar listesine girdi (örneğin Ageless Body, Timeless Mind - "Yaşsız Beden, Zamansız Zihin" bir milyonun üzerinde sattı); 35 dile çevrildi. Kimileri ses ve video kasetlerine aktarıldı. Bunlardan pek çoğu televizyon kanallarında gösterildi. Dünyanın dört bir yanında seminerlere katıldı, konferanslar verdi.

1995'te Chopra Merkezi'ni kurdu. Başkanlığını yaptığı bu merkezde, beden, zihin ve ruh sağlığıyla ilgili eğitim programlan uygulanmakta.
Onun Hindistan’daki komünü, meditasyon, terapi, beden çalışmaları ve yaratıcılık programlarına katılmak için ya da sadece bir Buda Alanının içinde olmayı deneyimlemek isteyen binlerce uluslararası ziyaretçiyi çekerek, dünyanın en büyük ruhsal gelişim merkezi olmaya devam etmektedir.

Chopra'nın Yoga üzerine olan bir videosu: (İngilizce)



Elvan Demirkan'ın hazırladığı yazıyı alıntılıyorum;
HAYATIN ANLAMINI BULUN
* Hayatımızdaki ıssızlığın sebebi nedir sizce?
İnsan hayatındaki en büyük eksiklik anlam eksikliği... Yaşamak için anlam ve amaca ihtiyacımız var. İnsan, hayatında bir anlam saptayamayınca umutsuzluk başlıyor. İnsanlar başarının, iyi bir işin ve çok paranın peşinden koştukları gibi ruhsal arayışın da peşinden koşuyorlar. Halbuki durum tam tersi... Ruhsal dinginlik için esnek olabilmeniz, bazı şeylerin üstüne düşmeden kendiliğinden oluşmasına izin verebilmeniz gerekir. Sürekli 'düşün, düşün, düşün, yap, yap, yap'tan ziyade varlığınızı hissedebilmeniz önemli... Mükemmel olmak çok sıkıcı bir şey. Kusurlarınızın ve zayıflıklarınızın olması eksiklik değildir; tam tersine gerçek ve bütün olmaktır.

* Hayatta amaç yaratmanın en iyi yolu ne?
Hayattaki arzularım ve amacım benim üretmemi sağlıyor. Hayatın amacını bulmak için ise kendimize üç soru sormamız gerekir. 'Ben kimim?', 'Ne yapmak istiyorum?' ve 'Beni diğerlerinden ayıran vasıflarım neler?' Herkesin 'en iyi' olduğu bir becerisi vardır. İşte o yönünüzü keşfettiğiniz zaman işe koyulun ve ondan sonra serbestsiniz. Meditasyon benim gerçek kimliğimi bulmama çok yardımcı oluyor.

* 'Farkındalık' ve 'bilinçli olma' kavramlarını nasıl tanımlıyorsunuz?
Farkındalık bir pratiktir; içinde bulunduğunuz anı fark ederek uygulayabileceğiniz bir pratik... Daha yüksek bilinci ise, hayatınızdaki 'deneme ve hata' tecrübelerinizle geliştirebilirsiniz. Bu tip bir gelişim için niyet etmeniz, dikkatinizi vermeniz ve harekete geçmeniz gerekir. Buna ulaşmak için önerebileceğim en iyi araç da meditasyondur.

DÜŞÜNCE YAPINIZI DEĞİŞTİRİN
* İnsanlar aslında bazı alışkanlıklarının ve davranışlarının kendilerine zarar verdiğinin farkındalar ama yine de değişemiyorlar. Ne yapmaları gerekiyor?
Zararlı davranışa karşı en iyi çare; kendinizi tanımanız ve kendinizle daha içten bir yakınlık kurabilecek zamanı yaratmanız... Kim olduğunuzu, içinizdeki gerçeğin aslında ışık, sevgi, huzur ve sınırsız olanaklar olduğunu anladığınızda kendinize zarar vermeyi bırakırsınız.

* "Hayatımda hiçbir şey kötü gitmez" diyorsunuz. Bu mümkün mü?
Bazı şeylerin beklentimi karşılamayacağını anladığımda, o konudaki düşünce şeklimi değiştiririm. Önemli olan sabit bir sonuca bağımlı olmamaktır.

* Bir insanın hayatı karmakarışıkken nasıl pozitif düşünebilir ki?
Hayatınız her ne kadar öyle görünse de, aslında hiçbir zaman karmakarışık değildir. Çünkü tüm bu karmaşanın içinde çözüm, bilgi, tecrübe, bilgelik ve olgunlaşma vardır. O 'karmakarışık' durumdan bir şeyler öğrendiğinizde bir daha kesinlikle kendinizi aynı yere koymazsınız. En önemlisi, tecrübelerinizden öğrenmeniz ve o tecrübenin neden olduğu drama bağımlı kalmadan yolunuza devam edebilmenizdir. Bazen insanlar drama olan bağımlılıkları yüzünden hayatlarında karmaşa yaratıyorlar.

* Amerika'ya cebinizde sekiz dolar ile gelmişsiniz. O günden beri çok şey başardınız. Şimdi zenginliği ve başarıyı nasıl tanımlıyorsunuz?
Zenginlik bolluktur. O da Latin kökenli kelime 'flow'dan (akış) gelir. Hayatın akışına kendinizi verdiniz mi, arzuladığınız tüm enerjiler sizi bulur. O zaman da başarıyı mıknatıs gibi çekersiniz. Başarıyı, içimizdeki ilahi gücü beslediğimizde oluşturabiliriz. Gerçek başarı hayatımızdaki mucizeleri tecrübe etmemizdir. Milyonlarınız varsa ve hâlâ para düşünüyorsanız o zaman zengin değilsinizdir.

* Peki ya mutluluk?
Mutluluk içinizde zaten var olan ama hayatımızdaki bir yığın detayla üzeri kapanan bir bilinç halidir. Aynen güneşin bulutların ardında gizlendiği gibi, mutluluğumuz da günlük sorunların ardında gizlenir. Ama bulutları aşmayı öğrenebiliriz. İnsanlar yaratıcılıklarını ifade edebildikleri, hayatlarında bir anlam saptayabildikleri, anlamlı ilişkiler kurup, başkalarını mutlu edebildiklerinde mutludur.

* Pek çok ünlü sizi takip ediyor. Bu kadar popüler olmanızın sebebi nedir?
Hayatımın amacına kendimi adamış olmam, güne verdiğim heves, neşe, kendime inanmam ve tabiatın kanunlarına güvenmem beni cazip yapıyor.
How To Know God (İngilizce)

İşte bu ilgi çekici adam bu kez özel öğrencisi Ezgi Sorman ile birlikte 14 Ocak'ta Türker İnanoğlu Maslak Show Center'da olacak. Benim gibi yakından tanışmak isteyenler için, çok büyük bir fırsat bu.

Ezgi Sorman kimdir?;
Ezgi Sorman, Spirituel Yasam Kocu, uluslararasi konusmaci ve “Primordial Sound Meditation” (Doğanın Yalin Sesleriyle Meditasyon) uzmanidir. My Bliss and Balance Wellness programlarinin kurucusu Sorman, ozellikle kisisel gelisme ve arzuladigimiz yasami surme uzerine yaptığı tutkulu calismalarla taniniyor. Hint asilli, dunyaca saygi kazanmis Dr. Deepak Chopra’nin tek ozel Turk ogrencisi olan Ezgi, bireylere hayati keyifle ve kolaylikla yasamanin etkin tekniklerini ogreterek, kisisel dengeyi bulma ve dunyanin daha yasanabilir bir yer olmasini saglamaya kendini adamış, gonul vermis bir ogreticidir. Beden, zihin ve ruhun bir butun oldugunu savunarak, gercek sagliga, mutluluga ve bolluga ulasmanin yollarini duzenledigi seminerleri, yaptigi ozel seyanslari ya da konferanslariyla dunyaya sunan Sorman, 20 yila yakin yasadigi New York’la “koklerim” dedigi Turk kulturunude sentezlestirmistir . Ezgi Sorman’in "6 Steps to Trance Mission Your Life"-" 6 Adimda Hayatimizda Evrim Baslatmak" adini verdigi ozel kurslarinin kitabi da cok yakinda Turkce’ye cevrilip yayinlanacak.
Şu zamanda ender olan bu tür etkinliklerin, kaçırılmaması gerektiği taraftarıyım. Biletix fiyatları Bkz:
1. KATEGORİ: 230,00 TL
2. KATEGORİ: 180,00 TL
3. KATEGORİ: 100,00 TL
4. KATEGORİ: 80,00 TL
5. KATEGORİ: 30,00 TL (KISITLI GÖRÜŞ)
Etkinliğin çok değerli olabileceğinden şüphem bile yok. Ben de orada olmaya çalışacağım.